29 Haziran 2013 Cumartesi

Ruhsal Şifacılıkta Uygulama

Ruhsal Şifacılıkta
Uygulama




Bu bölümde ruhsal şifayı uygulayabilmek için bilmeniz gereken her şey ayrıntılarıyla anlatılacaktır. Uygulama sizi bu konuda olgunlaştırır ve o olmaksızın olduğunuz halden olabileceğiniz hale ilerleyemezsiniz. Bir süre sonra kendinizi günde yirmi dört saat uygulama yaparken bulacaksınız. Bu iş sizin için artık şu ya da bu anda yaptığınız özel bir şey olmaktan çıkıp varlığınızın köklü bir parçası, bir yaşam tarzı haline gelecektir.

Gevşeme, meditasyon, açıklık, dokunma, şifa, güler yüz; tüm bunlar birleşerek insanın varlığını ifade etmesini sağlarlar. Elinizdeki bu kitap her ne kadar bir anlayışı geliştirmek ve öğrenmek için temel bir rehber ise de unutmayın ki sadece bir rehberdir. Sonuçta kendi sezgi ve anlayışınızla yüzyüze geleceksiniz. 

Hazırlık 

Çalışmalarınız için başka işlerde kullanılmayan bir oda bulmaya çalışın. Böylelikle zamanla odanın içerisinde bir atmosfer gelişecek ve kolayca içinize dönüp süküneti yakalayabileceksiniz. Eğer böyle ayrı kullanabileceğiniz bir odanız yoksa o zaman orada yapılan faaliyetleri kısıtlamaya çalışmalısınız. Örneğin çocuk ve televizyon gürültüsü ya da sigara içilmesi odanın atmosferini hemen değiştirebilir. 

Bununla beraber çalıştığınız yerin dışında farklı koşullarda (hastane gibi) te da vi etmeniz gereken hastalar olabilir. Bu nedenle, sürekli aynı yerde çalışmak ya da odanızdaki atmosfere bağlı olmak sizin için çok büyük bir önem taşımamalıdır. Başka bir yerde çaİıştığınızda kendinizi kayıp hissetmemelisiniz. Bazı kimseler yalnızca özel yerlerinde şifa yapabileceklerini ve ruhsal enerjiye akort olabilmek için bu özel yerde bulunmak zorunda olduklarını söylerler. Bu, bizim önerdiğimiz bir yaklaşım değildir. Ruhsal enerji, yalnızca bir kanala, şifacıya bağlıdır; dış şartlara değil. Şifacı gevşemiş, güvenli ve huzurlu olduktan sonra her yerde ve her zaman uygulama yapılabilir. İlahilik -içimizde olduğu için- her yerdedir ve belirli yerlerle sınırlandırılamaz! İç süküneti yakaladığımızda ilahilikle her zaman temasta oluruz. 

Kullandığınız odada kurumuş (ölü) çiçek ya da ölmüş başka bir şey bulundurmayın. Taze çiçekler, bitkiler ya da bir doğa manzarası bulundurabilirsiniz. Bu, size hayat ve gelişimle haşır neşir olma yoluyla ilham verecektir.
Aydınlatma için yumuşak bir ışığı tercih edin. Parlak ışık, hastanızın gevşemesini zorlaştırır, Mum ışığı ise görmeyi zorlaştıracağı gibi aynı zamanda bazı insanlar için itici gelebilecek "ezoterik" hisler yaratabilir. Yumuşak bir ışık ya da tercihen gün ışığı en uygunudur. 
Özel bir atmosfer yaratmaya hiç gerek yoktur. Tütsü ya da müzik hastalar için rahatsız edici olabilir. Tütsü dumanı bazı insanlarda hapşırığa yol açabilir. Ve hepimizin müzik zevki ayrıdır. Bunun için daha fazla rahatsızlığa sebep olmaktansa odanızı mümkün olduğunca sade ve gösterişsiz bir halde tutmanız daha iyidir. 
Hastanızı oturtmak için kullanacağınız sandalye, tercihen düz arkalıklı ve tahtadan yapılmış olmalıdır. Aynı zamanda hastanızı yatırmak için bir de masaya ihtiyacınız olacaktır. Masaj masaları bu iş için idealdir ancak aynı ölçüde üzeri battaniye ya da benzeri bir şeyle kaplanmış tahta bir masa da olabilir. Bu masanın üzerine temiz bir çarşaf örtün ve baş kısmına bir örtü koyun (yastık kullanılıyorsa yastık kılıfı). Baş için kullanılan örtüyü her hastadan sonra değiştirrnelisiniz. 
Oda ısısı normal düzeyde olmalıdır: Ne çok sıcak ne de soğuk. Hastanız giyinik olacağı için beden ısısını kaybetmeyecektir. Eğer oda fazla sıcak olursa uykuya dalacak tek kişi hastanız olmaz! 
Eğer ikinci bir odanız varsa ihtiyaç duyan hastalar ayrılmadan önce burada biraz dinlenebilirler.

Kişisel Tavır

Ruhsal enerjiye kanallık edebilmeniz için kişisel endişelerinizden kurtulmuş olmanız çok önemlidir. Her günün başlangıcında on dakika zihni sakinleştirmek için gevşeyin, meditasyon yapın ve içinize yoğunlaşın. Bunu her hastadan önce yapmanız gerekmez; günde bir defa yeterlidir. Buna kendiniz karar verebilirsiniz. Eğer kendinizi dağınık ya da karışık hissederseniz ya da zihninizde geveze çağrışımlar baş gösterirse o zaman bir süre ara verip sakinleşmelisiniz. 
Çalışma sırasında fazla yemek yememek oldukça yararlıdır. Dolu bir mide sindirim için enerji harcar ve uykunuz gelir. Az yemek suretiyle enerjinizi optimum düzeyde tutabilirsiniz. Bu anlatılanlar, kendinizi huzurlu/güvenli ve neşeli hissetmeniz için temel hususlardır. 

Ne Uzunlukta? Ne Sıklıkta?

Hastanın odaya girmesinden, çıkmasına kadar bütün bir tedavi kırk beş dakikadan fazla olmamalıdır. Bu süre, celsenin başında ya da sonunda yapılan konuşmaları da kapsar. Böylece esas tedavi yaklaşık otuz dakika sürer. 
Özellikle başlangıçta, bir gün içerisinde çok fazla hasta kabul etmemeye çalışmanız en iyisidir. Deneyiminiz arttıkça, sınırınızı saptayacaksınız. Genelolarak sabah iki, öğleden sonra iki olmak üzere günde toplam dört hasta yeterlidir. Eğer bu sizin için yorucu olursa o zaman bu sayıyı size en uygun şekilde düşürebilirsiniz. İki hasta arasında dinlenmek için kendinize zaman ayırın. Randevularınız saatte bir ise arada en az on beş dakika ara vermelisiniz.

Tanındıkça, hastalarınız sizi zor ya da uygunsuz zamanlarda görmek isteyebilir. Hastaların sizi suistimal etmelerine izin vermemek önemli bir husustur. Eğer uygun durumda değilseniz bunu söylemelisiniz. Diğer insanlar kadar kendinize de bakmalısınız. Her isteği karşılamaya kalkar ve kendi ihtiyaçlarınızı ônemsemezseniz, kısa zamanda tükenir ve kimseye yardım edemeyecek bir duruma gelirsiniz. 

İyileşmenin gerçekleşmesi için gereken tedavi sayı­sını önceden belirlemek mümkün değildir. Daha derin ve etkili olmak üzere bir ya da birkaç tedavi iyileşmeyi sağlayabilir. Belli bir sayı "vermek" şifacı olarak sizin yetkinizde değildir. Bununla beraber rahatsızlık ciddi ise, haftada bir, olağanüstü durumlarda iki olacak şekilde üç dört hafta düzenli olarak gelmesini hastaya örterebilirsiniz. Bundan sonra tedaviler iki haftada bire, daha sonra üç haftada bire vs. düşurulebilir. Tecrübe size gerekeni öğretecektir. Birçok hasta kendi istedikleri anda gelebilir. Bu yüzden eğer ihtiyaçları olduğunu hissederseniz daha sık gelmelerini önerebilirsiniz. Seçim daima onlarındır. 

Sorumluluk almaktan kaçındığımız ve başka birisi­nin bizi mümkün olduğu kadar çabuk iyileştirmesini istediğimiz zamanlarda olduğu gibi, hastalarınız da sizden çok sayıda şifa uygulaması yapmanızı isteyebilir. Fakat tedavinin artırılması iyileşmenin hızlanmasına sebep olmaz. Çünki beden ancak muhtaç olduğu kadar enerjiyi absorbe edebilir. Tedavi sürse bile daha fazlasını absorbe edemez. İyileşme, sabırla beklenmesi gereken doğal bir ritm içerisinde gerçekleşir. Hastaları aynı gün içerisinde bir şifacıdan diğerine giderken görebilirsiniz. Böylece daha çabuk iyileşeceklerini umarlar; fakat yanılırlar. Oysa içe bakış ve rahatlama çok daha yararlı olacaktır. 

Aynı gün içerisinde iki ayrı şifacıdan tedavi görmek aslında daha fazla karışıklık yaratır. Her şifacı kendi kanalıyla irtibatlıdır ve hastaya tedavi periyodu sona erene kadar tek bir şifacıya gitmesi önerilmelidir. Doğrudan elle yapılan şifa dışında diğer tedavi şekilleri (danışmanlık, akupunktur gibi) pek bir karışıklığa yol açmaz. Hatta iki ya da daha fazla uygulamacının aynı anda tek bir hasta üzerinde çalıştığı bilinir. Grup halinde şifa eelseleri fikri oldukça yaygındır; ancak gerçekten çok büyük bir yararı yoktur. Çünki bu dururnda enerjiler bedenin başa çıkamayacağı kadar karmaşık olabilmektedir.

Tedavinin ne sıklıkta olacağı aynı zamanda hastanın kan durumuna da bağlıdır. Yüksek derecede stres nedeniyle ve fiziksel sistemdeki rahatsızlıklar sonucunda şifacılar değişmez bir şekilde bedenin en fazla kirlenen kısmının kan olduğunu saptayacaklardır. Birikmiş stres, toksinIeri kana bırakır ve iyileşmenin ilerieyebilmesi için bunun temizlenmesi zorunludur. Tedavi devam ederken daha başka atık maddeler de kana karışacaktır. Örneğin mafsal iltihabı ya da benzer rahatsızlıklar azalırken bunların oluşturduğu kristaller yerlerinden koparak kana karışacaklardır. İşte bu sebeple, bu gibi şeyleri halletmek için kanın yeterince temizlenmesi gerekmektedir.

Başlangıç

Hastanız sizden bir randevu aldığında, öncelikle gelmeden önceki son bir saat içinde hiçbir şey yememesini ya da yemesi gerekiyorsa çok az yemesini söyleyin. Başlamadan önce daima ellerinizi yıkayın ve varsa kötü kokulardan arındırın. Üstünüz başınız da düzgün ve temiz olsun. Hastanız geldiğinde, kendisini rahat hissetmesine yardımcı olmak ve "bunun ezoterik ya da garip bir deneyim olmayacağı gerçeğini hissettirmek için onu sıcak bir gülümsemeyle karşılayın.

Bu temizleme sürecinde bitkilerden de yararlanılabilir. Kanın temıizlenmesi için önerilebilecek bitkiler: duuvrat kökü, karahindiba, sarı labada, kırmızı yonca, chapparol ve klorofil. Bunlar, çay yapılabilecek şekilde, kapsül  yada doğal halde satın alınıp her çayda beş farklı bitkiye kadar birarada kullanılabilir. Günde üç defa tercihen yemeklerden yarım ya da bir saat ônce içilebilir. Bu bitkiler aynı zamanda diüretik olarak da iş göreceklerinden idrara çıkmayı attırabilirler.

Hastanızı oturttuktan sonra sizi neden dolayı görmek istediğini sorun. Rahatsızlığını ifade etmesi, fiziksel, zihinsel duygusal olup olmaması ya da sadece böyle bir tedaviyi deneyimlernek için gelip gelmemesi sizin için o kadar önemli değildir. Fakat bu ona gevşemesi ve kendisini rahat hissetmesi için zaman verirken bu arada siz de onun enerjisine uyum sağlamak için zaman kazanırsınız. Fakat bunu fazla uzatmayın. Aksi halde tüm randevunuz bu konuşmayla geçebilir. Pek çok kimse sorunlarını anlatmak için sempatik bir dinleyiciye ihtiyaç duyar. İki saat süren uzun randevular istemiyorsanız, böyle bir rolü ustlennjenize gerek yoktur. 

Tedaviye başlamadan önce ne yapacağınızı hasta­nıza açıkça anlatın, Böylece hasta rahatlayacaktır. Açıklama yapılmazsa hasta ne olduğunun merakı içinde gerginlik ve belirsizlik içerisinde kalacaktır. Şüphesiz bu sakınılması gereken bir durumdur. 
Hastanıza tedaviye ilk önce oturur durumda başlayacağınızı açıklayın. Daha sonra ondan, önce sırt üstü ve sonra yüz üstü olmak üzere masaya yatmasını isteyeceksiniz. Yattığında eğer uykusunun geldiğini hissederse bununla mücadele etmemeli, uykuya dalacak gibi olsa bile buna izin vermelidir. Kafasından başlayarak kendisine hafifçe dokunacağınızı açıklayın. Gözlüklerini, ayakkabılarını ve ceplerindeki büyük cisimleri çıkartın.

Uygulama 

Ellerin farklı pozisyonlarını öğrenirken, ellerinizi pozisyon A'dagösterildiği gibi beden üzerinde yatay olarak tutmanızı öneririz. Pozisyon B'de olduğu gibi değil. Bu şekilde elleriniz beden üzerinde bir defada daha fazla yer kaplayacaktır. 

1. Sandalyede oturmakta olan hastarazın arkasında ayakta durun. Ona gözlerini kapamasını ve rahatlamasını söyleyin. Parmaklarınızı çok hafif bir şekilde omuzlarına koyup birkaç dakika bu durumda kalın (Resim 1). Bu, enerjilerinizin uyumlanmasını sağlar, konsantre olmanız ve sakinleşmeniz için size zaman verir. 

Hastanız sakin bir şekilde otururken ona nazikçe kalbini ve zihnini ruhsal aleme açmasını ve özel sorunu için olduğu kadar, zihinsel, duygusal, spiritüel ya da fiziksel olarak da yardım istemesini söyleyin. Bu, hastayı kişisel düzeyde sizin üzerinize odaklanmaktan uzaklaştıracaktır. 

Tanrı ya da ilahiliğin ne olduğu konusunda asla şart koşmayın. Çünki unutmayın ki size farklı inanç ve kültürlerden insanlar gelebilir. Bazıları içinbu, büyük bir Işık ya da enerji, Güneş ya da doğa olarak, diğerleri için ise sadece kendi kalplerine bakmak olarak algılanacaktır. 

Buradan itibaren -başka türlü belirtilmedikçe-gösterien her pozisyonda 1,5 - 2 dakika kalın. Eğer sorunlu bölge üzerinde çalışıyorsanız 3-4 dakika kalabilir yada tüm tedavi tamamlandıktan sonra tekrar dönebilirsiniz. Ellerinizi daima hafif bir şekilde tutun.Ne ağırlaşmasına nede basıncın artmasına izin verin. ( Resim 1 )


Tedaviler

Bir tedavi genellikle başa ve bedenin geri kalan kısımlarına uygulanır. Ondan sonra ihtiyaç duyulan bölgeler üzerinde extra zaman harcanabilir. Bütün bedeni tedavi etmek suretiyle aynı zamanda sorunla ilişkili bölgeler de iyileştirilmiş olacaktır. Gerekli bölgelere geri dönülmesi ya da o kısma daha fazla zaman ayrılması ekstra enerji verir. Ancak bu, bütünle ilişkili olarak yapılmalıdır. Bu, baş bölgesindeki problemler için dahi geçerli bir durumdur. Örneğin, göz sorunları çoğunlukla böbreklerle ve boşaltımla ilişkilidir. Bütün bedene uygulanan şifayla bu rahatsızlıklar iyileştirilir ve enerji, gözler üzerinde çalışmak için salınır.
Bununla beraber tedavinin birazcık farklılık gösterdiği özel durumlar da vardır: 
Kazalar: Sorun ne olursa olsun daima kafa üzerinde çalışın. Bu suretle şifa enerjisi serbest bırakılabilir ve şok geçer. Daha sonra bir elinizi kafaya, diğerini yaralı bölgeye tatbik edin. Şok için kalp üzerinde de çalışabilir­sınız. 
İncinme ve Burkulmalar: 5 dakika kafa üzerinde çalışın, daha sonra burkulan ya da ineinen yeri 10 dakika ellerinizin arasında tutun. 
Düşme: Bu da şoka sebep olacağındandolayı esas o,larak kafa ve omurga üzerinde çalışın, Yaşlı kimselerde kalp üzerinde de çalışmak gerekir. 

Baş Ağrıları: Baş ağrılarının farklı tipleri vardır: 

1. Başın ön kısmında olanlar: Bunun sebebi genellikle kötü sindirimdir. Bu tip durumlarda kafa dışında bağırsaklar üzerinde de çalışın. Boşaltım yararlı olacaktır. 
2. Başın arka ve üst kısmında olanlar: Bunun sebebi ise genellikle stres ya da kan akışındaki sıkışıklık dolayısıyla beyinde meydana gelen oksijen eksikliğidir. Kafa ve birkaç dakika tüm beden üzerinde çalışın. 

Varisli Damarlar: Eğer hastanın bacaklarında varisli damarlar varsa, bunlar yüzeye yakın olduğundan bacağa doğrudan dokunmayın ya da ellerinizi çok yaklaştırmayın. Ellerinizdeki ısı damara zarar verebilir. Bu yüzden bu bölge üzerinde çalışırken ellerinizi 4-5 cm yukarıda tutun. 
Duygusal ve Psikolojik Krizler: Daima kafa üzerinde çalışın. Bu tip durumlarda kalp ve dalak üzerinde çalışmak da yararlı olabilir. Çünki kafa ile bu iki organ arasında doğrudan bir bağlantı vardır. 

Bitiş 

Tedaviyi bitirdikten sonra olanları unutun ve her şeyi oluruna bırakın. Daha sonra hastamza, "Her şey bitti. Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz" deyin. 
Ciddi bir hastalığı ya da ayakları tedavi ettiyseniz mutlaka ellerinizi yıkayın. Ayrıca tedavi süresince birikmiş olabilecek fazla sıvıyı boşaltmak için tuvalete gitmenizi de öneririz. 

Hastanız genellikle büyük bir huzur duygusu içerisinde kendine gelecektir. Fakat bazen hastaeve gittikten sonra yatma ihtiyacı duyabilir. Böyle durumlarda hastaya yarım ya da bir saat dinlenmesinin kendisine iyi geleceğini söyleyin. Bu dinlenme sırasında uykuya dalarsa, uyanana kadar uyuyabilir. Bu zaman süresince tedavi süreci daha derin bir düzeyde sürecektir. Gerekirse ve eğer odanız varsa, hasta eve gitmeden önce dinlenebilir. 
Bazı durumlarda hastanız tedavi bitmeden uyuyabilir. Bu durumda hastayı uyandırmaya çalışmayın. Fakat her beş dakikada bir yavaşça şunları söyleyin: "Her şey yolunda; tedavi sona erdi; kalkabilirsiniz." Bu, uyanmadan önce on on beş dakika sürebilir. 
Tedaviden sonra, hastanız gitmeden önce, -eğer arabayla gidecekse- ona kendisini uykulu ya da sersem hissedebileceğini bu yüzden arabayı dikkatli sürmesini öğütleyin. 

Mümkünse hastanız gittikten sonra beş dakika kadar sakince meditatif bir dururnda oturun. Bu, kişiselliğin karışmasına ya da hastanızin sorunlarına saplanıp kalmanıza izin vermemek açısından çok önemlidir. Bir olayı dinleyip şifa verdikten sonra ilgilendiğiniz durumdan çok fazla etkilendiğinizi fark edebilirsiniz. Bu tavrı bırakmak zorundasınız. Hastalarınıza onlar için üzülerek yardımcı olamazsınız. Şefkat daha önemlidir. Onlara şefkat hislerinizi gönderin, gerisini bırakın. Hastalarınızı yanınızda taşırsanız kısa zamanda enerjinizi kurutursunuz. Siz yapabileceğiniz her şeyi yaptınız, daha fazlası sizin elinizde değildir. Sorunların içinde kaybolmak yerine samimi bir şekilde dinlemek ve enerjininengelsiz biçimde sizin vasıtanızla akmasına izin vermek daha iyidir. Eğer sorunların içine karışırsanız enerji akışına engel olur ve sorunlara çare olamazsınız. 

Yasallık

Eğer profesyonel olarak çalışmak niyetindeyseniz ülkenizdeki şifacılıkla ilgili yasaları gözden geçirmek iyi olur. Bazı yerler masaj lisansı ister, bazıları istemez. Hastanızla tamamen giyinik durumda çalışacak olmanız şartları kolaylaştıracaktır.


( Ruhsal Şifa El Kitabı - Georgia Regan - Debbie Shapiro )




www.spiritualizm.com  dan alıntı

26 Haziran 2013 Çarşamba

BEDENİMİZ BİZE NE SÖYLÜYOR






Bedenimiz Bize Ne Söylüyor?

Bedenimiz düşüncelerimizin ürünüdür. Düşüncelerimiz bedenimizin görüntüsünü, hormonlarımızın işleyişini ve sağlığımızı etkiler.
Bütün hastalıklar önce zihinde başlar. Aslında bütün hastalıkların kaynağı aynıdır ama her insanda farklı tezahür eder. Bütün hastalıkların ortak sebebi “Olumsuz düşünceler ve stres”tir.
Hastalığın sağlıklı düşüncelere ve sağlıklı ruhsal yapıya sahip olan bir insanın bedeninde barınabilmesi imkânsızdır.
Vücudumuz her saniye milyonlarca hücreyi yok edip yenilerini yaratıyor, her yedi yılda bir bedenimiz kendini yeniliyor. Bu mükemmel sistemi bozan ise bizim olumsuz düşünce ve duygularımız.
Kafamızda tekrarlanan her düşünce, zamanla inanç haline gelerek önce enerji bedenimizde daha sonra fiziksel bedenimizde yansımalarını gösterir.
Tekrarladığımız ve onayladığımız her cümle, olumlu ya da olumsuz bilinçaltımızda kalıplara dönüşür ve bu düşünceler doğrultusunda hissetmeye ve davranmaya başlarız. Birçok hastalığın genetik olduğunu düşünüp buna inandığımız için ailemizde yaşayıp gördüğümüz bir hastalığı bizim de yaşayabileceğimize inanmayı seçeriz.
“Ailemde bu hastalığa yakalanmış insanlar olabilir ama ben onlardan daha bilinçliyim, onların koşullarından farklı bir hayatım var ve ailemin sağlığı ile benim sağlığım arasında bağlantı yok” demek de bir seçim, “Ailemde bu hastalık yaşanmış, büyük bir ihtimalle ben de çıkacak” demek de bir seçim.
Genlerimiz, düşüncelerimizi, seçimlerimizi ve yaşam biçimimizi belirlemiyor, sadece olasılıkları belirliyor. Buna inanmak ya da inanmamak bizim seçimimiz.
Başımıza gelen her türlü sağlık sorununu biz yaratıyoruz. Sağlığımızın sorumluluğu tamamen bize ait.
Sağlıklı olmak, fiziksel bedenimizde bir hastalığımızın olmaması demek değildir.
Bedenimizin, zihnimizin ve duygularımızın uyum içinde olduğu bilinçli, mutlu ve üretken olabilmektir.
Sağlık, hastalık, mutluluk ya da mutsuzluk, yaşadığımız hayatı bir yük ya da armağan olarak görmek, yaptığımız seçimlerin sonucudur.
Yaptığımız seçimlerin sonuçlarını beğenmediğimiz için suçu başkalarında ya kaderde aramak, bizi mutsuzluktan ya da hastalıklardan kurtarmaya yetmiyor.
Sağlıklı ve mutlu olmak bizim doğal hakkımız. Zihinsel, ruhsal ve bedensel sağlığımızı korumak için kendimize zaman ayıralım. Bedenimizin diline, bize ne söylemeye çalıştığına kulak verelim.
Hepimizde görülebilecek bazı rahatsızlıklar yoluyla bedenimizin bize vermek istediği mesajların yapılan araştırmalarda %90-95 oranında doğru olduğu görülmüştür;

BAŞ AĞRILARI
Kendimizi yanlış, değersiz görmekten yani onaylamamaktan kaynaklanıyor.
Başınız ağrımaya başladığında kendinizi hangi konuda hatalı bularak yargıladığınıza dikkat edin ve hemen o konuyla ilgili kendinizi affedin.
Migren türü ağrılar kendilerine çok baskı yapan mükemmeliyetçi kişiler tarafından yaratılıyor. Migrene yoğun olarak bastırılmış kızgınlık sebep oluyor.

BOYUN VE BOĞAZ
Boynumuzla ilgili yaşadığımız sorunlar, kendi bakış açımızla ilgili inatçı bir tutum sergilediğimiz ve her konuda haklı çıkmak isteyen bir kişiliğimiz olduğu anlamına geliyor. Eğer sadece “tek yol” ya da “tek bakış açısı” olduğu konusunda inancımız varsa hayatın çoğuna kendimizi kapatıyoruz demektir.

BOĞAZ
Boğazımızla ilgili yaşadığımız sorunlar, olaylar karşısında hakkımızı aramaktan çekinmek, “ben buyum” cesaretini gösterememekten kaynaklanıyor. Ayrıca boğaz bedenimizdeki “yaratıcı akışı” temsil ediyor. Yaratıcılığımızı ifade edemediğimizde ya da engellendiğinde boğazımızda sorunlar baş gösterir.
Başkalarının hayatını yaşamaktan kendi istediklerini yapamayan, sürekli anne, baba, eş, sevgili ve çocuklarının istekleri doğrultusunda yaşayan insanların çoğunda boğaz hastalıkları ve tiroid sorunları görülüyor.

SIRT AĞRILARI
Sırt destek sistemimizi temsil eder. Burada yaşadığımız sorunlar yeterince destek göremediğimizin ifadesidir.
Sırtımızın üst bölgesindeki ağrılar, duygusal anlamda destek yoksunluğu hissettiğimiz anlamına gelir.
Orta kısmı, hissettiğimiz suçluluk duygusuyla ilgilidir. Geçmişte yaşadığımız olaylarla ilgili hissettiğimiz suçluluk ya da olayları bastırarak hatırlamak istememekten kaynaklanır.
Sırtımızın alt bölgelerindeki ağrılara genellikle, yaşadığımız ekonomik sorunlar yol açar.

GÖĞÜSLER
Anne olmamızın sembolü. Göğsümüzde yaşadığımız sorunlar, aşırı koruyucu olmak anlamına gelir. Annelik sürecimizin bir parçası da nerede elimizi çekeceğimizi bilmek, çocuğumuzun büyümesine ve hata yaparak olgunlaşmasına izin vermektir. Göğüs kanserinin olduğu yerde derin bir öfke ve kırgınlık vardır.

KALP
Kendimizi sevgiden ve yaşama sevincinden yoksun bırakırsak, kalbimiz sağlığını yitirir. Yaşarken yarattığımız dramlara, kendimizi öyle kaptırıyoruz ki, her an çevremizde olan küçük sevinçleri göremiyoruz ve sevgiye ve yaşama sevincine kendimizi kapatıyoruz. Kalbimiz tek başına kriz yaratmıyor. “Krizi yaratan biziz”.

MİDE
Mide sorunları genellikle korku ve stresten kaynaklanıyor. Ülser, yeterli hissetmemenin yoğun korkusu. Başkalarını memnun edebilmek için harcanan yoğun çaba, işimiz ne kadar önemli olursa olsun kendimizi yetersiz hissetmemiz.

CİLT
Bireyselliğimizin ifadesidir. Başkalarının üzerimizde gücü olduğuna duygusuna kapılırsak cildimizde sorunlar baş gösterir. Cilt sorunlarından kurtulmanın en etkili yollarından biri gücünüze tekrar sahip çıkarak, günde yüzlerce defa “kendimi onaylıyorum” demektir.

ŞİŞMANLIK
Korunma ihtiyacımızı temsil eder. İncinmekten, eleştirilerden korktuğumuzda ya da güvensizlik hissettiğimizde yemeğe sığınıp kilo almaya başlarız. Dönem dönem yaptığımız rejimler sonuç verir ama rejimi bıraktığımız anda kilolar geri döner.
Kendimizi zaaflarımızla sevmek, onaylamak, hayata güvenmek ve güvencede olduğumuzu bilir ve hissedersek en ufak bir sorunda yiyeceklere sarılmayız.
Hayatımızda ne olduğundan çok, nasıl tepki gösterdiğimiz önemli. Tüm yaşadıklarımızdan yüzde yüz sorumluyuz.

Fiziksel bir sorununuz olduğunda önce zihinsel nedenine bakın.
· Sessizce oturun, içinize yönelin ve kendinize sorun.
“Bende bunu yaratan hangi düşüncelerim olabilir? ”

· Şu sözleri tekrar edin:
“Bilincimde bu koşulları yaratan düşünce kalıplarımı bırakıyorum”.

· Yeni düşünce modelinizi bularak, konuyla ilgili olumlamanızı yaratın ve bunu defalarca tekrar edin.

· İyileşmenizin zaten başlamış olduğunu kabul edin ve hissedin.

Alıntı

21 Haziran 2013 Cuma

Bolluk Bereketi hayatına çekmek için Kendini değiştir...



Bolluk Bereketi hayatına çekmek için kendini değiştir

Bolluk seviyen, kendini ifade etmenin temel yollarından biridir. Bolluk içinde olmak, özündeki doğal özgürlükle olan bağlantını ifade etmektir. Paranın kendisi özgürlük değildir. Bolluk enerjinin bolca alkışıdır. Bu akış kendisini para, destek, eşzamanlılık ve sevgi olarak ifade eder. Bolluk akışı içinde olduğunda istediğin şeyi yapmakta, olmak istediğin kişi olmakta özgür olursun. Tüm bunlar aynı zamanda büyük değişim potansiyelini ifade eder.
İster para, ister özgürlük ister sevgi yoksunluğu olsun, yoksunluk inancıyla kendi hikayemizi tanımlarız. ”Eğer bolluk içinde olsaydım, şunları şunları yapardım” diye sıklıkla konuşuruz. Rüyalarımızı neden yaşayamadığımızın, niye bize doyum vermeyen durumlar içinde hala kaldığımızın ya da neden mutlu olmadığımızın mantıksal açıklamalarını yapmak için yoksunluk mazeretini kullanırız.
Yoksunluğa odaklanmak kişinin kendisini tanımlamasında çabucak çok güçlü hale gelebilir. Yoksunluk içinde ne kadar mutsuz ve sefil olursak,aynı zamanda hayatımız statik ve rahat hale gelir. Yoksunluk, bilinmeyen korkusunu ( kontrol edilemeyen değişimi ) bizden uzakta tutar. Mutsuzluk ve sefalet inanılmaz derecede rahat olabilir.
Bu alışıldık güvenli mutsuzluk ortamında, bolluk akışını açmak,hikayemiz için büyük boyutlarda tehdit edici olabilir. Yoksunlukt an dolayı birçok şeyi yapmamızın mümkün olmadığına dair inancımızla direndiğimiz tüm değişimler için ayağımızı frenden çekmek,çok tehdit edici olabilir. Yoksunluk inancı,bolluğun getireceği tüm değişikliklere karşı gösterilen direncin inancıdır. Açılım ve bolluk birbirinden ayrılamaz ; ikisi de akışın ve değişimin sembolleridir. Onlar akışını kontrol edemeyeceğiniz nehirlerdir. Hayatında akışa ve değişime izin vermek,onları kontrol edemesen bile güvenli olduğunu kabul etmektir.
Bolluğun özgürlüğüyle, hikayemizi tümüyle yok etme yeteneğimizi acilen kullanabiliriz. Bu nedenle hayatımızda bolluğun olmaması bir hata değildir ; bir anlamı vardır.
Bolluk seviyen sana bir mesajdır. Eğer mesajı işitirsen, temsil ettiği değişime de izin verirsin. Bolluk, direnç gösterdiğin değişimin taşıyıcısıdır. Mesajı işitmek, bolluktan mahrum olmanın sana nasıl hizmet ettiğinin farkında olmaktır. Bunu görebilmek için yoksunluğu reddetmekten vazgeçmen gerekir.
Yoksulluk da bir hata değildir ; yoksulluğu seçtik çünkü hikayemize bir şekilde hizmet ediyor. Yoksulluk bizi,kendimizi yok edici eğilimlerden koruyor olabilir, işi bırakıp inzivaya gömülmekten koruyor olabilir. Yoksunluk bizi korkularımızla yüzleşmekten koruyan bir mazeret olabilir,rüyaları mızı gerçekleştirmenin sorumluluğundan bizi koruyabilir. Terk etmekten korktuğumuz bir kişiye bizi suni olarak bağlayabilir. Evdeki hayatla yüzleşmek istemediğimiz için, bizi uzun saatler çalışmak zorunda bırakıyor olabilir. Kendi değersizlik duygumuzun direkt yansıması olabilir. Yoksulluğun doğal durum olduğuna inanıyor olabiliriz. Nedeni her ne olursa olsun, yoksulluk inançlarımızın bir yansımasıdır.
Yoksunluk durumunun mesajını işit. Realiteni dönüşüme açtığında bolluk gelir. Bolluğun realiteni kontrol edemeyeceğin biçimde değiştireceğini bil.
Genellikle insanlar realitelerinin fazla değişmeden aynı kalmasını ama daha çok paraya sahip olarak daha konforlu yaşamayı isterler.Bolluk akışı böyle kontrol edilebilen bir şey değildir. Kontrol bolluk akışını kapar.Bolluk hayatınıza kontrollü biçimde gelmez.Bolluk özgürlüktür ; kontrol,ö zgürlüğü bastırmak ister. Değiştirmek isteyeceğiniz şeyler listesi ve aynı kalmasını istediğiniz şeyler listesi işe yaramaz. Para hayatınızı hiç beklemediğimiz biçimde değiştirir.Bu öngörülebilen ve belirlenebilen bir enerji değildir. Para hayatınıza yeni şeyler getirir,hayatı mızdan bazı şeyler götürür. Bolluk kontrol edilemeyen değişimdir. Bu kadar basit.
Değişimi istemek ile değişime ihtiyaç duymak arasındaki farkın farkında ol. Eğer bolluğu arzu ediyorsan,nası l geleceğine ve seni nasıl etkileyeceğine dair bir tanımlama yapmadan kendini değişime aç. Bolluğu değişim , güçlenme ve özgürlük enerjisi olarak hisset. Bu duyguyu kontrol ihtiyacından özgürleşerek tüm varlığınla hisset. ve doğanda zaten var olan bolluğun akmasına izin ver.
Tıpkı açılım gibi,bolluk bilinci, kendimizi ve realitemizi tanımlamalardan özgürleştirme bilincidir. Bolluk bilinci varlığımızın bol enerjisini hissetmektir. Bolluk bilinci dışsal zenginlik değildir; kendi sınırsızlığımızın içsel bilincidir.
Bolluk bilincini hissetmek, bolluğu dış realitemize de yansıtmaktır. Realitem iz bolluk bilincinin akışında ise, zavallı, fakir, silik, ezik, değersiz, kibirli, kendini beğenmiş, despot olamayız. Bolluk bilinci, kendi harikuladeliğinin varlığından akmasıdır. Olmak istediğin her şey,içindeki bu akışla olur. Realite seni mutlu edemez. Realite ancak kendi içindeki mutluluğu sana yansıtabilir. Kendi değerini içinde hissettiğinde,dış dünyada da değerli bulunacaksın. Kendi değerini biçen sensin.
Bolluğu hayatına sokmak için, yoklukla özdeşleşmeyi bırak.Yoksunluğa tepki duyduğun ölçüde,kendini yoksunluğa mahkum edersin.Bolluk, yoksunluğun yadsınması değildir. Yoksunluk, doğal halimiz olan bolluğun yadsınmasıdır. Kontrolü elden bırakmadan yoksunluktan çıkamazsın.
Kontrolle inşa edilen zenginliğin temelleri yoktur. Bu tür zenginlik,onu korumak için sürekli çaba gerektirir. Daima onu kaybetme korkusu ile kuşatılmıştır. Gerçek bolluk,öylesine kolaylıkla akar ki,asla kaybetme korkusu hissedilmez. bolluğun zorluğu sadece ne kadar bolluğa sahip olma konusunda kendimize izin vereceğimizdedir. Hayatı ndaki değişimlerin akışı karşısında ne kadar güçlüsün ? Ne kadar dönüşüme, özgürlüğe ve sevgiye izin verebilirsin ? Hikayenden ne kadar vazgeçebilirsin ?
Hayatında bolluğa izin vermek için, şu andaki bolluk seviyenin anlamlı olduğunun farkında ol. Anlamını bildiğinde, neden mükemmel olduğunu da netlikle görebileceksin. Anlam bize bolluğa niçin ve nasıl direndiğimizi de gösterir. Eğer direncimizin temsil ettiği korkuyla yüzleşmeye hazırsak, realitemizi değişime açmaya da hazır oluruz. Yokluk ve sınırlılıkla özdeşleşmek sona erer.
Bolluğun akışının içinden akmasına izin ver. Kendi gücünü ve harikuladeliliğini hisset. Enerjinin bolluğunu hisset. Bu gücün ve harikuladeliğin hiçbir beklenti ve kontrol olmadan realitene yansımasına izin ver. Varlığının açılımında kendine özgürce yaratma iznini ver. Dünyayı etkilemek,iz bırakmak senin hakkın. Dünyayı değiştirmek hakkın. Kendi özgünlüğünün ifadesine izin ver.Bolluk, sahip olduğun dış zenginlik tarafından belirlenemez. Bolluğun kaynağı sensin. Bolluk, özgürlüğünün ifadesidir. 



alıntı